20 Aralık 2010 Pazartesi

Yeşil Ev'de Kış


Daha önce şu yazımda bahsettiğim Yeşil Ev'e geçen hafta yine gittim :)

Malumunuz, Koçtaş'ta canım çıkmıştı son zamanlarda ve bu tatil bana bir yenilenme gibi gelecekti.. Geldi de..

Nasıl gelmesin şu güzelliğe bakın!


Gözünüzün alabildiğine bembeyaz bir örtü!! Tabi uzunca zaman bakınca göz yoruluyor beyazlıktan ötürü ama yine de dinlendirici :)

Biz bu kez Neşeli Ev'i seçtik..


Hava dondurucu soğuk olduğu için açıkçası oldukça tereddütlüydüm evlerin ısıtması konusunda ama çok yersiz bir endişeymiş bu gidince anladım! Evde atletle bile terledim! O derece iyi ısıtılıyordu!! Tabi dikkat edilmezse içerisi sıcak dışarısı soğuk, tam hastalığa davetiye çıkarmış olunur.. E peki ben ne yaptım? Sıcacık evi bulan yorgunluktan önünü göremeyen bünye -ki önceki gün Eskişehir Fatihi olmuş, Espark ve 222'yi fethetmiştim.. Koçtaş+Eskişehir yorgunluğu yani- ne yaparsa onu : Bütün gün, karnım acıkana değin uyudum, uyandım, Tv izledim, uyudum, uyandım, film izledim, Bolu'ya yemeğe gittim, alışveriş yaptım, döndüm, uyudum, uyandım, Tv izledim, uyudum... diye süren bir döngü :)))

Yer açısından favori 2. evim Rüya Ev!


Burda kalmak nasip olmadı henüz ama dışarıdan çok beğeniyorum :) Kışın da ayrı bi güzel dimi? Yalnız iyi ki bu gelişimizde müsait değilmiş diyorum çünkü akıllı ben bi gece canlı müziğe inerken topuklu giyme gafletinde bulundum ve müziği duymadan oynamaya başlamışçasına garip hareketler içerisinde inebildim restoranta :)) Bir de o merdivenlerde düşünemiyorum kendimi kar&topuk ikilisiyle :))

Yemekleri yine çok güzeldi!


Fotoğrafta görülen güveçte alabalık ve karşıda birazı görünense etli bişi.. Adını unuttum :) O da güveçte ve lezzetleri enfesss! Her öğünde masaya mutlaka köy tereyağı ve bal getiriliyor.. Ve tabi kızarmış, sıcak ekmek..

Canlı müzik yine şömine başındaydı.. Sıcacık ortama hanımkızımızın şahane sesi pek yakışmıştı :)


Şarkılar da güzeldi ortam da fakat etken faktör yaş mı yoksa mekanın sakinliğine uyum mu bilemeyerek canlı müzik ortamına göre fazla hareketsizdi diyebilirim.. Yani insanlar en azından masalarında el şaklatarak oynayabilirdi :) Öyle olmaz mı genelde sonlara doğru? :)

Evlere giden patikamsı yolların aydınlatmalarına bayıldım! Yolun iki yanına sıralanmış kuru ağaçlara asılan fenerler gecenin karanlığında öyle güzel görünüyor ki anlatamam! Ama akıl edememişim o yolun o halini çekmeyi :/

Ve son olarak da içimi ısıtan başka bir ayrıntı :


Bu ince düşüncesi ve zarif seçimi nedeniyle Duygucum'a burdan bir kez daha teşekkür ederim! Çooook beğendim ben yıldızlı kolyemi! :))

Diğer ince ayrıntıları zaten önceki yazımda belirtmiştim o yüzden tekrarlamıyorum :) Yalnız eğer Yeşil ev için tercihiniz kış ayları ise, mutlaka bir zincir bulundurun arabanızda.. Yoksa bizim gibi Abant yolunu arabayla kızak yapa yapa iner çıkarsınız :p

Ha bir de kesinlikle kar botu!! Yoksa bizim çıtkırıldım çizmelerimizle buı iş olmaz! :)


Sevgiler..
:*

7 Aralık 2010 Salı

Dolap Neşelendirme! :)

İhtiyac doğrultusunda, rahat kullanabileceğim, bol raflı bir dolap tasarımı çizip babama gösterince "anca kurtarır dağınıklığını!" diyerek içime su serpti!!! ve yaptırdı sağolsun :)

Bir önceki dolabımı da, bahsettim mi bilmiyorum ama küçük kuzenim Meryem liseyi Sakarya merkezde kazandı ve bizde kalmaya başladı. O'nun odasına geçirdik.. Stickerlıydı o.. Kedicikler falan vardı.. Şimdi dedim bu da böyle çok sade oldu.. Yani odam genelde sade baya, aksesuarlarım bile kremli kahveliye döndü artık bu Koçtaşa girdiğimden beri nasıl içim kapandıysa!! :D

Dedim cicibebe, olmaz bu böyle, kalk bi hal eyle, dolabına bikaç renkli sticker ekle :p Nasıl yazdım ama 4 sn içinde :p Yine çok sevgili Koçtaş'tan bu stickerları seçtim.. Gözüm yine kedili çiçekli böceklilere gitti ama geldim 8475 yaşına diye daha oturaklı buldugum bu halkaları seçtim :) Sonra renk renk uyum ya da uıyumsuzluguna dikkat ederek dizaynını yaptım :p

İşte sonuç :



Valla ben baya beğendim :) Annem söylendi hiç büyümeyecek miyim diye ama daha vakit var :p


Sevgiler

:*

5 Aralık 2010 Pazar

Puantiye Accessorize'ın Cici Broşları :)

Bir kaç gün önce tatlı blogger arkadaşım Sümeyye'nin blogu "bir avuç hayat"ta gördüm bu broşu! Fotoğraf çekmeyi de çok severim çekilmeyi de.. Hatta çekmesem bile elimde dursun makina, o kadar severim :)))

Bu broşu görür görmez de bayıldım ve hemen sipariş ettim.. İş ve okul yoğunluğumdan dolayı biraz gecikmeli olsa da dün ulaştı paketim elime..

Kargo poşetini açtığımda içinden bu kutu çıktı.. Arkadaşım ürünler ezilmesin diye karton bir kutuya koymuş öncelikle..


Bu kutunun içinden de sevimli mi sevimli ve çok şık ve yine sanırım el emeği bir paket çıktı..


Tabiiki heyecan doruklarda açtım paketimi.. Elime ilk önce Canon broşum geldi.. Fakat o da ne? Canım benim bir bonus broş ve bir not da eklemiş içine! Nasıl mutlu oldum anlatamam!!


Gelelim ayrıntılı incelemelere :)


Canon broş tahmin ettiğimden daha şık! Benim hiç keçe broşum yoktu ve bu işe bu kadar kaliteli ve ince bir çalışma ile adım atmak çok güzel bir başlangıç oldu! :)


İnce dedim evet, bakar mısınız arka tarafına bile bir kalp iliştirmiş :)


Bu da tavşancık broşum! Ne kadar sevimli değil mi?

İkisi de hırkalarıma çok yakıştı! Sabırsızlanıyorum dışarı çıkarken takmak için :)

Çoooook teşekkürler Sümeyye'cim! Ellerine sağlık! Daha önemlisi bu cici şeyleri tasarlayan, ortaya koyan güzel yüreğine sağlık!
Yeni çalışmalarını sabırsızlıkla bekliyorum :)

Not: Puantiye Accessorize, sevgili Sümeyye'nin aksesuar dükkanıdır! Bakınmak için buradan lütfen :)

2 Aralık 2010 Perşembe

Canon Powershot SX120 IS


Hatırlarsanız uzuuuuun zaman önce fotoğraf makinemin çalındığını ya da kaybolduğunu söylemiştim.. 1-2 ay umurla bekledim "o bi yerden çıkacak" diyerek ama baktım olmuyor :) şeytan aldı götürdü ve sattı sanırım, diyerek yeni bir makine arayışına girdim..

Aslında gözüm profesyonel makinalardaydı bu kez, hatta 1-3 kez alırken kasadan döndüm kararsızlıktan.. Canon 450D mi 550D mi diye kararsızlık yaşarken bir arkadaşımın "ya napıcaksın 550'yi HD kalitesini? afrikada yagmur ormanlarında safariye çıktıgın zaman ceylan kovalayan aslanları mı çekicen?" demesi üzerine, hakkaten hee, napıcam ben profesyonel makinayı? Kocaman şeyi gece gezmelerine, iş bilmem nelerine mi götürücem? sonra aklım hep onda kalacak aman bişi oldu mu aman biri düşürdü mü.. Yok dedim bana yine küçük bi makine lazım, bunu da ilerde düşünürüm belki yeniden..

Sony cybershot'lara bakarken bu çıktı karşıma.. Canon Powershot SX120.. Daha yüksek modelleri de var ama ben hem fiyatını uygun buldum hem de şaşmaz Canon kalitesine sahip yarı profesyonel bir makina.. Daha üst modelleri de var bu yarı profesyonellerin ama ben o kadar para verdikten sonra profesyonel alırım diyerek bunda karar kıldım ve Aldım :) 1 hafta içinde elimde olacak ve eminim ben gördüğüm her şeyi fotoğraflayıp sizi post yağmuruna tutucam hazırlıklı olun :) Zira aldığım, yaptığım ya da paylaşmak istediğim o kadar çok şey birikti ki kendimden korkuyorum :)))

Lütfen makinem için fikri olan varsa, görüp kullanan beğenen beğenmeyen varsa, olumlu ya da olumsuz söylesin.. Çünkü içimde şüphe kalmasın istiyorum :)

Sevgiler..

30 Kasım 2010 Salı

mim'lendim!

sevgili Jeliboncuk beni mimlemiş..

Teşekkür ediyorum efenim :) Kendisinin birbirinden güzel tasarımlarına ulaşmak için buradan buyrun lütfen :)

Gelelim sorulara,


1. En sevdiginiz kelime?

sadece kelime olaraksa ; tatil! duymayı en sevdiğim ise ; bebek :) lakabım olur da ehi ehi :))

2. Nefret ettiginiz kelime?

karı! ne kaba ve itici!! ve emir kipiyle çekimlenmiş her kelime!!!

3. Sizi ne heyecanlandırır?

Yeni bir iş :)

4.Heyecanınızı ne öldürür?

heyecanlı oldugum konu ile ilgili kayıtsız kalınması veya burun kıvırılması

5. En sevdiginiz ses?

Sessizliğin sesi :p ve soba çıtırtısı :))

6. Nefret ettiğiniz sesler?

üst kattan gelen tak tak sesleri :)

7. Hangi mesleği yapmak istemezsiniz?

timsah terbiyeciliği :p

8.Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz?

üstün hafıza yeteneği.. gördüğünü fotograflayıp bi daha asla unutmama gibi :)

9. Kendiniz olmasaydiniz kim olmak isterdiniz?

Başkası olma kendin ol, böyle çok daha güzelsin demiş tarkan abimiz :p

10. Nerede yaşamak isterdiniz?

Cunda!

11. En önemli kusurunuz nedir?

Çabuk sinirlenme

12.Size en fazla keyif veren kötü huyunuz hangisi?

Hakedene hakettiği ağır cevabı yapıştırmak :) surattaki ifadeyi görmenin değeri paha biçilemez! ama hakikaten hakedene.. :)

13. Kahramanınız kim?

Babişkom :)

14. En çok kullandığınız kötü kelime?

ımm.. bilemiyorum.. bişiyi sık kullanmam, aklıma ilk geleni söylerim genelde :p ama ilk gelen genelde gerizekalı olur geriyi bastıra bastıra :)

15.Şu anki ruh haliniz?

heyecanlı & stresli

16. Hayat felsefenizi hangi slogan özetler?

ımm.. YOLO!..

17. Mutluluk rüyanız nedir?

Sevilenlerle birlikte sağlıklı bir yaşam, başarılı bir kariyer, huzurlu bir evlilik

18.Sizce mutlulugun tanımı?

En olmadık anda bile tebessüm edebilme potansiyeli

19. Nasıl ölmek isterdiniz?

Acısız, ağrısız, huzurlu!

20. Öldügünüz zaman cennete giderseniz Allah`ın size ne söylemesini istersiniz?

Hayırlısıyla oraya girmek nasip olsun da kimse bana hiçbir şey söylemese de olur, bi köşeye gecer susar otururum.. valla..


ben de bu mimi cevaplamayan herkese gönderiyorum :)


sevgiler..

25 Kasım 2010 Perşembe

Villa Sapanca / Sapanca

Son zamanlarda sürekli gezdiğimin kanıtı oluyor sanırım bu tanıtım yazıları ama ne yapayım :) Gidip görüp beğendiğim yerleri sizlerle de paylaşıp duyurmak istiyorum. Ya da kötü yönleri varsa bilgilendirmek.. Neticede ben de hepsini netten, bloglardan falan duyup da gidiyorum..

Villa Sapanca'nın kimbilir kaç milyon kez önünden geçmişimdir Sapanca sahile giderken ama normal zamanda hiç dikkat çekmeyen sıradan bir ev gibi duruyor ben ne yapayım :p

Yine bi haftasonu huzuruna -bu sefer yakınlarda bi yerde- ihtiyacımız vardı ki Villa Sapanca'ya rastladım internette.. Odaları biraz inceledikten sonra yine Büyükada yazımda bahsettiğim rahatımı düşünerekten en üst katta bulunan mavi suit'i tercih ettim..

Bi saniye bi saniye! Oda tanımlarına geçmeden önce başa sarıyorum! :)

Villa Sapanca, Aslında bir ev! Canan Hanım mevcut evini aylarca (yanılmıyorsam 6ay idi) süren bir tadilattan sonra pansiyon olarak hizmete açıyor.. Pansiyon demek biraz yetersiz aslında.. Çok ilginçtir ; Ben sitelerine yorum yazarken "müşteri değil, evinde misafir ediyor" tabirini kullanmıştım, şimdi adres vermek için siteyi açtığımda onların da yazı başlıklarında "Pansiyon Değil Evimizde, Müşteri Değil Misafirimiz Olun..." ifadesini kullandıklarını gördüm.. Düşüncelerini okumadan aynı şeyi düşünmem, emellerine ulaştıklarını ve başarılı bir iş yaptıklarını göstermiyor mu sizce de?

Odalar, Mavi Suit, Sarı Oda, Lila Oda ve Yeşil Oda olarak isimlendirilmiş.
Mavi suit teras katında yer alıyor ve her türlü konfora sahip.. Sarı oda onun biraz daha az ekipmana sahip olanı ve diğer odalar... Sitelerinde ayrıntılı bilgi var zaten hepsiyle ilgili..


Mavi suit - Yatak ve Oturma grubunun bir kısmı.. Diğer kısımda da yine bir koltuk, şömine ve tv,dvd vs var.. Ve dolap..


Mavi suit - Banyo


Villa Sapanca'ya vardığımızda ben yüksek ateşten melül melül bakıyor, öksürükten nefes alamıyordum :) Ama evde de yatıcam neticede, burda da yatarım diyerekten rezervasyonu iptal etmedik ve geldik.. Odalara girişler saat 14:00'te oluyor ve 11:30'da da çıkışlar yapılıyor.. Saat 2 bucuk civarı oradaydık ve ben o saatten akşam 7ye kadar bilinçsiz yattım.. Öksürüğümle diğer misafirleri ve belki de yan komşularımızı rahatsız ettim ama nihayet akşam saatlerinde ilaçlar ve yeşil çaylar, ıhlamurlar da etkisini göstermeye başlayınca kendime gelebildim biraz.. Amacım biraz çevre gezisi idi ama göze alamadılar benim tekrar kötüleşme durumumu o yüzden reddedildi önerim :( Boynum bükük vaziyette katıldığım tavla turnuvasında rakipleri bozguna uğratıp gömleğimi kazanınca da keyfim iyiden iyiye yerine geldi ve havuz başında çay&çekirdek önerimi kabul ettirdim :)



Hava soğuktu evet ama düşünceli ev sahiplerimizin yerleştirdiği ısıtıcı sayesinde saatlerce çene çalabildik üşümeden :) Soğuk zamanlarda bile böyle keyifliyse bu havuz başı, yazın düşünemiyorum! Hele ki havuzdan çıktıktan sonra akşam güneşinde ne dedikodu yapılır orda ühüüüüüü :p



Mutfak, diğer her yer olduğu gibi tamamı bize ait bir alan.. Yemek pişirmek hariç, her şeyi kendimiz yapıyoruz.. Yiyip içiyor ve bulaşıklarımızı yıkıyoruz!

Evin içinde ayakkabı ile dolaşmıyoruz, sigara kullanmıyoruz, gürültü yapmıyoruz... vs. Bu gibi konularda sanırım Canan Hanım'ı olumsuz eleştirenler olmuş ama ben üzülmemesini tavsiye ediyorum. Bazen insanlar güzel olan şeyleri karalayacak taraf bulamayınca neye saldıracaklarını bilemezler.. Bu da muhtemelen öylesine bir görüştü.. Çünkü bence Canan Hanım'ın uyarıları ukalalık değil tamamen iyi düşünce örneği.. Düşünün bir, gittiğiniz kaç yerde merdivenin bir basamağı ile ilgili bir uyarı aldınız? 8. basamak biraz yüksek olduğu için takılabiliyormuş misafirler, bu konuda bile uyarıda bulunuyor kendisi! Bu, misafirlerini önemsemek değil de nedir? Aman, heyecan yaptım :p Asılsız olumsuz eleştiri görünce üzülüyor insan ister istemez tabi..

Ortak alanda bulunan oturma grubunun rahatlığına bakın hele! Bir şömine, masa, okey takımı&tavla da mevcut bu alanda.. Ve bilgisayar! Ve yazıcı! Ve bunları da kullanabiliyoruz!!



Aklıma gelenleri paylaştım.. Sizin aklınıza takılan olursa bana da sorabilirsiniz ama Canan Hanım'ın size bu konuda benden daha iyi ve seve seve yardımcı olacağını düşünüyorum..

Mutlu günler :)

Not : Yazıyı Ev Sahiplerinin izni olmadan yazdım ve yayınladım, şimdi bir mail atıcam, duruma göre kaldırabilirim de!

Not 2 : Fotoğraf makinesiz gittiğim için her ayrıntıyı yakalayıp gösteremedim, telefonla yapabileceğimin en iyisini yapmaya çalıştım. Teşekkürler :p


Sevgiler..

:)

24 Kasım 2010 Çarşamba

Öğretmenler Günü!


Bütün Öğretmenlerimizin gününü kutluyor ellerinden öpüyorum! Tek tek! Üşenmeden! Belki birkaçı hariç :p

Evde bir öğretmen olunca bu gün bana çifte önemli geliyor :) Sanki babalar günüyümüş de aynı zamanda gibi :)

Günün kutlu olsun Babacığım! Takılıyorum ben sana ama eğitim camiasının gelmiş geçmiş ennnn iyi, ennnn düşünceli, ennnn yaratıcı, ennnn ilgili, ennnn öğretici öğretmensin sen! :) Mmmmuuuucccckkkk ! :)

23 Kasım 2010 Salı

Natürköy / Sapanca

Geçen hafta sevgili İkkuş'un blogunda görüp de gidilecekler listeme eklediğim bu doğa harikası yere dün gittim kahvaltıya.. Bu kadar çabuk gerçekleştirebilme sebebim tabiiki ayağımın dibinde olması :)

Hava muhteşemdi fakat pazartesi olduğu için sadece birkaç masa dolu idi..

Anlatmaya kelime bulamayacağım kadar güzel yerlerden biri.. Yeşil Ev'den sonra 2. sıramda yer almakta şu an kendileri huzurlu ortam kategorisinde :)

Fazla fotoğraf çekemedim ama sanırım aklınızda bir fikir oluşturabilir bunlar da :)


Ben mekanların tabelalarına çok dikkat ederim.. Şıklığın ilk göstergesidir çünkü bence.. Şıklık derken, tahtadan kabaca yapılmış bir tabelanın da kendine has bir şıklıgı vardır fakat paslanmaya yüz tutmuş metal plakalara pek tahammülüm yok :/ Özensiz geliyor.. Bu nedenle Natürköy'ü daha girişinde sevdim :)


Berrak dereciklerin üzerine kurulan köprülerin üzerinden suyun sessizce akışını izlemek büyük keyif..


Gözünüzü çevirdiğiniz her yer yeşillik, ağaç, kuş, doğa! Etrafta viyak viyak gezen ördekler de cabası :)


E ister istemez insanın iştahı açılıyor ve enfes kahvaltıya gömülüyor :) Çeşit olarak fazla ve güzel evet ama ben domateslerde aradıgım lezzet ve kokuyu alamadım :) Kritere bakın :))



Sapanca-Kırkpınar yolu üzerinde, Kırkpınar'a doğru giderken solda tabelasını gördüğünüz yerden dönüp bikaç kilometre içeri girerek ulaşılıyor..

Gidin, görün, keyfini çıkarın.. Sonra gelin bana anlatın :))

Sevgiler..

2 Kasım 2010 Salı

DandR Online Alışveriş


Çoraplarını internetten alan bi kızdan kitapçıya gitmesini beklemiyordunuz herhalde?

Tabiiki onu da pc başından halledecek!!!

Aman Tanrım geldiğim şu duruma bakın! Dalga geçiyorum kendimle tabiiki! Kitapçıya girip, fonda hafif müzik eşliğinde, kitaplara dokunarak, sayfa kokularını hissederek seçmenin keyfi nerde var? Ama gelin görün ki kitap okumak için gerekli vakti bile iş yerinde, çay molalarında yaratmaya çalışırken kitapçıya girip uzun süre oyalanacak vakti nereden bulacağım ki :(

Giriyorum D&R'ın online alışveriş sitesine, yorumlara bakarak, biraz da ruh halime göre seçiyorum 3-5 kitap, atıyorum sepete, ödüyorum çıkıyorum..

Kargo hızı fena sayılmaz.. Son alışverişimi geçen gece yarısı yaptım, 3. gün gelmişti elime..



Sanırım pek bir duygusal idim bu alışveriş esnasında :D Sil Baştan'ı da seçtiğim onca romantik komedi tadında kitaptan sonra kendimden utanarak attım sepete..

Henüz 2 tanesini bitirebildim, ayrıntılı yorumlarımı ilerleyen postlarımda yazarım kitaplarla ilgili..

Abarttım mı acaba bu online alışveriş konusunu?

Sevgiler :)

Lovely Blog Ödülüm



sevgili Hevesli Kiraz Çiçeği bana bu cici ödülü layık görmüş,

TEŞEKKÜRLER EFENDİM :)

Ben de bu ödülü almayan tüm blog arkadaşlarıma gönderiyorum

:*

1 Kasım 2010 Pazartesi

Capri!!!

Çok Kisa Boylu ve Çok Şişman Yaşli Teyzeler!!

Bu yazim, çağrim, hatta yakarişim size!!

Lütfen!

Çok rica ediyorum!

Giymeyin capri&ceket takim!

Ciddiyim çok kötü görünüyor yaaa :(

Şu an banka sirasinda önümde var da kötü bir örneği :(

31 Ekim 2010 Pazar

Anlayan Beri Gelsin!

Güçlü sesli, (bkz : Burcu Güneş) şarkicilarin saçma sapan, basit, ilkokulda flütle çalinasi şarkilari (bkz: seeevgiliiiimiii o kaadaaarr çoook seviyorumkiiiii bik bik bik) seslendirmelerini anlayamiyorum! Kabullenemiyorum! Kiniyorum!

Var mi benim gibi düşünen?

Penti Online Alışveriş


Evet evet sonunda bunu da yaptım!!

Bir süredir çoraplarımı bile internetten alıyorum! Ama inanın öyle vakitsizim ki yani tek nedeni bu, yoksa benim alışveriş bağımlılığına doğru ilerlemem falan değil :( :p

Pentiiiiğğğm olsuuuğn pentiiiğğğm olsuuuğğğnn diye itici müzikli reklamlar çıkmadan önce, Pelin'in kesikli tayt şeklindeki pentisinden alıp çok beğenip o hevesle yazıcaktım aslında bu postu ama dedim ya, vakitsizlik ;)

Bulunduğum yerde penti shop bulunmadığı için ürünlere bikaç ay sonra ancak ulaşabiliyorum..Yani ben ulaşabiliyorum yine İstanbul falan ama insanlık için, Sakarya halkı için büyük kayıpğ :p Hatta inanır mısınız geçen sene penti kot taytı çıkardığında Sakarya'daki penti bayii benimle iddia etmişti pentinin öyle bir modeli yok diye :/ Yazın başında falan satmaya başladılar :S Gidip diyecektim bak ben öngörülüyüm galiba ondan gelmiş bu model şimdi :p

Neyse, iyi oluyo bu online alışveriş.. Kargosu hızlı, iletişimleri de iyi.. Kredi kartına değişik seçenekleri var..

Ben bu kez 2 tane (vanilla ve siyah) Gökçe'nin kareli gibi pentisinden, bi tane de Hazal'ın kurdelalı pentisinin siyahından aldım.. Diğerleri klasik ince çorap..

Çekinmeden kullanabilirsiniz bence siteyi, buradan buyrun lütfen :))

Sevgiler :*

27 Ekim 2010 Çarşamba

Markalar ve Okunuşları


Geçen gün girdiğim parfümeride Maybelline Watershine ( Meybılin Votırşayn ) ruj baktığımı söyleyince kızın beni "Meybilayn watırşin" diye düzeltmeye çalışması üzerine "Eyvaaaahhhh!" dedim, bu hanımkızlarımıza eğitim adı altında neler öğretiyorlar ürün isimleri yerine?!

Sonra daha önceki deneyimlerim aklıma geldi birer birer :D Daimi parfümüm Ange ou Demon'u doğru şekilde (anj o dimon) telaffuz ettiğimde "enci ou dimon" şeklinde düzeltenler, yani düzelttiğini sananlar.. Bourjois'i ısrarla "borjoys" diyen YKM sözde güzellik danışmanları.. Elimdeki Sephora poşetini görerek "aaa Şepır'dan ne aldın?" diyen ofis çalışanı.. Neler neler görmüş geçirmişim meğer :)

Hadi normal yurdum insanını anlarım, hoşgörürüm de, kozmetik mağaza çalışanlarını asla ve kat'a kabul edemem arkadaşım! Bu sektörde isen, sattığın markaların telaffuzlarını doğru şekilde yapmak zorundasın! Ben bile ilk duyduğum markayı bi araştırıyorum okunuşu neymiş falan diye reklam videolarını izliyorum..

Cık cık cık..

Velhasıl, dedim bi el at cicibebe sen bu duruma.. Aklına gelenleri toparla, belki bi faydan dokunur.. ehe-ehe-ehe

Ha baştan söyleyeyim.. Kozmetik firma isimlerinde menşei bilmek gerekiyor.. Yoksa marka isimlerinde 547889476 türlü okunuş çıkabilir farklı dillerde..

Herhangi bir iddiam yok fakat ben de sağdan soldan araştırıp, doğru diye öğrendiğim, kullandığım telaffuzları paylaşıcam burda.. "Şu yanlış olmuş" diyen varsa lütfen düzeltsin beni ;)


* Cacharel --> Kaşarel
* Chanel --> Şanel
* Yves Saint Laurent --> İv Sen Loren
* Clinique --> Klinik
* Guerlain --> Gerlen
* Burberry --> Börbıri
* La Prairie --> La Preri
* Givenchy --> Jivanşi
* Lancaster --> Lankester ya da Lankestır tam emin değilim
* Lanvin --> Lanven
* Bourjouis --> Burjua / Burjuva (v böle belli belirsiz ğ gibi yuvarlayın :) )
* Hermes --> Ermes(z)
* İnglot --> İnglo
* Duraline --> Duralayn (İnglot'nun farı liner olarak kullanmaya yarayan sıvısı)
* Chloe --> Kıloiy
* Yves Rocher --> İv Roşe
* Sisley --> Sisli (hava sisli gibi değil ilk hece daha vurgulu ama :) )
* Nars --> Nars ( bir sitede "narh" diye okunduğunu duyup Harvey Nichols'taki görevliye ayrı, Bağdat caddesindekilere ayrı sorduğumda hepsi de hayır, yazıldığı gibi okunuyor diye son derece kendilerinden emin şekilde ifade ettiler)
* Maybelline --> Meybılin (i hafif uzatılarak)
* Laura Mercier --> Lora Mersiye
* Louis Vuitton --> Lui Vitton
* Balmain --> Belman
* Kryolan --> Kıroylan
* Loewe --> Löeve(y) (ö-e geçişi belli belirsiz ve sondaki y de öyle)
* Tschibo --> Çibo
* Thierry Mugler --> Teari Moglay (teri'nin e'si a'yla karışık gibi ve o uzatılıyor)
* Accesorize --> Aksesorayz
* Christian Dior --> Kristian Dior
* MAC --> Mek
* Lancome --> Lankom
* L'Occitane --> Loksitan
* Balenciaga --> Balensiyega
* Estee Lauder --> Este Laudır ama Lavdır'a benzeyen bi telaffuzla..
* Giorgio Armani --> Corcio Armani ( io birleştirerek.. yani anlatınca komik oluyo ama öyle işte :D birleştirin siz :D )
* Jean Paul Gaultier --> Jan Pol Goltie (ie arasında y varmışçasına)
* Dolce&Gabbana --> Dolçe en Gabbana (yayık yayık 1 buçuk b ile)
* Uriage --> Uriyaj
* Moschino --> Moskino
* Michael Kors --> Maykıl Kors
* Birkenstock --> Birkenşıtak
* Kurt Geiger --> Kört Gaygır ( böyle sondaki r çok belli belirsiz Gaygıı gibi biraz uzatır gibi :) )


Başka eklemek ya da sormak istediğiniz? Ya da bu olmamış, hatalı dediğiniz marka varsa paylaşın lütfen..

Sevgiler..

:*

25 Ekim 2010 Pazartesi

BüyükAda Günlüğü : Panaroma Butik Hotel

Şu an için nedense fotoğraf ekleyemiyorum ama en kısa zamanda ekleyeceğim!!!


Çok stresten midir, yoğun tempodan mıdır bilmem, haftasonları geldi mi atalım diyoruz kendimizi sakin diyarlara..

Yakın olsun dedik bu kez ve Büyükada'yı seçtik.. Ben daha önce hiç gitmediğim, film, dizi ve fotoğraflardan gördüğüm için hiçbir fikrim yoktu.. Önce kalacak yer araştırmalarına başladım.. Google'a "Büyükada otelleri" diye yazıp aratarak hemen hemen bütün otel ve pansiyonları inceledim.. Şikayet sitelerinde çok olumsuz yorum yazılanları eledim, en son Saydam Planet diye bir otelde karar kıldım.. Linke tıklarsanız görürsünüz zaten, eski tip köşk benzeri bir yapı.. Ara sıra baktığım bir forum sitesinde, bir arkadaşın da orayı tercih ettiğini görerek mesaj attım kendisine bilgi almak için ama "Ruhu var" diyerek :) bekleyemedim cevabı ve rezervasyonu yaptırdım.. Aynı günün akşamı gelen cevap beni biraz çekinser kıldı ve önerisi üzerine Saydam Planet'i iptal edip PANAROMA BUTİK HOTEL BÜYÜKADA'yı inceleyip oraya aldım rezervasyonu.. Yine de tedirgindim..

Neden bu kadar ince eledin sık dokudun? Neticede gezip gezip gelip bi gece uyuyacağın bi mekan seçmiyor musun, salla yahuu! Diyebilirsiniz.. Belki haklısınız da ama nasıl anlatsam.. Zaten günlük hayat yeterince yorucu.. Dinlenmeye de gitsek hava değişimi, yeni yerler görme isteği, yemeğe çık, yürüyüş yap vs derken yine bi yoruluyor insan.. İstiyorum ki konaklayacağım yere adımımı attığım zaman evimdeki gibi olmasa da yine de bi huzur hissedeyim.. Sıcak kahvemi, çayımı alıp balkona (ada için konuşuyorum) kurulup vapurları seyrederek hayallere dalayım.. Çok mu şey istiyorum? Böhüüüü :p

Velhasıl, gün gelip de adaya ayak bastığımız zaman hemen karşımızda gördük otelimizi.. Eşyalarımızı bırakıp mis gibi havanın keyfini çıkarmak üzere girdik içeri.. Girer girmez bir artı :
girişte boya benzeri tadilat işleri ile uğraşan personel, son derece güler yüzle bu tür bir karşılama yaşattığı için özür diledi.. Belki gergin bir bünye için bu onarım olayları hoş gelmeyebilirdi ama bence içten bir gülümseme bu olayı son derece basitleştirip önemsiz hale getirdi.. ki "Hiç önemli değil" diyerek resepsiyona yöneldik.. Artı iki : yine güleryüzlü bir personel.. İlgili ve sıcak tavırlar.. Mutlu bir şekilde odamıza çıkıp yerleştikten sonra eşofmanlarımızı üstümüze çekerek etrafı keşfe koyulduk :)

İlk iş tabiiki çiçekli bir tac almak oldu :) Hani adım başı kurulan tac tezgahlarını görmesek "hayırdır kızılay mı dağıtıyor" deriz, o derece herkesin kafasında! Taclarımızı kafamıza yerleştirdikten sonra yürümeye koyulduk.. Bir kesim bisiklet istese de diğer kesim bunu reddetti ve yorulana kadar yürüyüp sonra bir fayton çevirmeye karar verildi.. Bir müddet sonra yokuşlarda dili dışarıya çıkarak bisiklet sürenleri gördükçe kararın ne kadar doğru olduğu vurgulanarak bisikleti reddeden kesim alkışlandı :p

Ha.. Bu bir otel tanıtım yazısı idi değil mi :) Pardon! :)

Odalar küçük ama düzenli ve her şey yerli yerinde.. Artı üç : Dikiş setinden, duş bonesine, hijyenik tobadan ayakkabı cilasına kadar en ince ayrıntılar bile düşünülerek minik kutular içerisinde bırakılmış bir sepetin içerisine.. Artı dört : Banyo temiz, tuvalet steril, kısacası gerçekten hijyenik bir ortam.. Zaten odaların 12:00'de teslim edilip bir sonraki müşteriye 14:00'te verildiği düşünülürse, bu süre iyi bi temizlik için oldukça yeterli ve onlar bunu verimli şekilde kullanıyorlar belli ki..

3 çeşit oda var : Panaromik deniz manzaralı balkonlu oda, Kısmi deniz manzaralı oda ve diğeri aklımda değil ama sanırım o da manzarasız, arka taraflarda bi oda :) Amaaan oda işte diyemediğimi yukarıda söylemiştim, bu bağlamda ön taraftan balkonlu bir oda tutmuştuk.. Balkon yan odanınkiyle bitişik olduğu için o odanın dolu olduğu düşünüldüğünde çok da rahat bi ortam olmayacaktı ama sağolsun komşularımız ya yoktu ya da çok sakindiler hiç karşılaşmadık : )) Balkon keyfine gelince : akşam, karşıdaki ışıkların oynaşmaları ayrı bi güzel, gündüz kıpırtısız denizdeki vapur dalgalarını izlemek ayrı bi güzel..

Kahvaltı fiyata dahil ve sabah 08:30-10:30 arası.. Restaurant usulü, bir tabakta hazır kahvaltılıklar, peynir ve zeytin çeşitleri ile salatalık domates geliyor.. Çay ve meyve suları self servis şeklinde bir köşede hazırlanmış.. Börek, kek ve ekmek kızartma makinesi de mevcut.. Yani doyurucu bir ikram servisi var ve denize karşı muhteşem manzarada insan yedikçe yiyor :)

Onun dışında, odalar klimalı, ısıtma sogutma bu şekilde oluyor sanırım çünkü ben kaloriferi yakamadım bi türlü orasını burasını çevirsem de :) Tv, fön makinası, Sıcak su vs tabiiki var saymıyorum bile ve Artı beş : çalışan ve içi dolu bir minibarı var :)) Sevindirici! :)

Bir de form bırakmışlar müşteri memnuniyeti ile ilgili.. Çıkarken doldurup bir de blog adresimi vererek sanki The Times'da yazacakmışım gibi görüşlerimi yazacağımı not ettim :D:D:D

Sevgili işletme sahipleri ve çalışanları : Okuyorsanız teşekkürlerimi sunuyorum bir kez daha, okumuyorsanız da sunuyorum ama kınayarak :p

Unutmadan, şuradan otelde bir sanal gezintiye çıkabilirsiniz ;)


Sevgiler :*

21 Ekim 2010 Perşembe

HELP! Yine Gittigidiyor, Yine Sorun!

Bundan yaklaşık bir bucuk ay önce bir satıcının ürününü kazandım.. elbise gönderildi, satıcının ilgisi güzeldi.. fakat değişimini talep ettim, kabul edildi geri gönderdim, bu arada para transferini de gittigidiyor a mesaj atarak durdurdum yeni ürün gelene kadar.. Aradan 3 gün gecti ürün yok.. 1 hafta gecti yok.. 10 gün gecti yok.. arada mesaj atıyorum "göndericez" deniyor, "pardon" deniyor ama ürün bir türlü gelmiyor.. Gel zaman git zaman mesaj atmayı bıraktım bir bucuk aydır o satış benden onay bekl,yor ben ise ürünü bekliyorum..

Geçen gün "artık bu kadar da olmaz" diyerek iptal isteği bildirdim siteye.. Benden ürünü iade ettiğime dair kargo bilgisi istendi.. 1 buçuk önceki olay, nerden bulayım ben şimdi? Hangi kargo şirketi ile gönderdiğimi bile hatırlamıyorum, gönderi kodunu nerden bulayım? :(

Satıcının profilinde son bi ay içinde bütün alışverişler kötü yorum, herkes ( 1 tek istisna bile yok ) kargolanmadı diye şikayetçi.. Site yönetimine beni "gönderi kodu yollamazsanız paranız satıcıya aktarılacaktır" diye tehdit edeceklerine, satıcının profiline bakıp ondan sonra ürünü gönderdiğimi söylediğim halde benden 1 bucuk ay öndeki kodu istemelerini söyledim.. Gelen cevap yine otomatikti : kodu göndermezseniz para satıcıya aktarılacaktır!

Ne yapmam gerekiyor? Parasında değilim ama bu lanet sitenin haksızlık yapmasına katlanamıyorum!

Yardım lütfen :(

18 Ekim 2010 Pazartesi

Masal Gibi Bir Yer : Yeşil Ev

Yaklaşık 2 sene önce, çok sevdiğim bir arkadaşımın yine çok sevdiğim kız arkadaşı benden fikir istemiş, yıldönümlerinde E'sini götürmeyi düşündüğü yerin linkini atmıştı.. Bayıldım tek kelime ile.. "Deli misin sen? Tabiiki gidin, o da bayılır!" dedim.. Gittiler, beğendiler.. O gün bugündür aklımda Yeşil Ev.. Her gezi konusu açıldığında Yeşil Ev'e gideliiiiiiim derim arkadaşlara ama mutlaka birilerine ya pahalı gelir ya da gereksiz ve ben de hüsranla bükerim boynumu :/ :p

Geçenlerde bir haftasonu kaçamağı planlıyorduk arkadşlarla.. Bilin bakalım benim fikrim neydi? Yeşil Eeeeeevvvv :)))

Ama bu sefer farklı bir şey oldu ve önerim oybirliği ile kabul edildi! Nasıl sevindim, nasıl heyecanlandım bilemezsiniz! Cumartesiyi zor ettim resmen :) Valiz hazırla, onu koy bunu çıkar, hava soğuk kazak koy, yemeğe çıkılır Bihter elbisesi koy :p vs vs diyerek tam bir hafta sürdü bu işlem :p Duyan da sanır ki Prag'a gidiyorum 15 günlük!

Nihayet cumartesi sabahı geldi ve atladık arabalara Dooooğru cennet mekana...

Peki nerde bu Yeşil Ev.. Yeşil Ev, Abant'ta.. Bolu-Ankara kavşağında Abant yoluna dönünce birkaç km içerde, çok şirin bir işletme.. Yeşilin içinde kaybolmuş, şipşirin ağaç evler.. Öyle bir yer ki abartısız söylüyorum masal gibi.. Zaten İşletmenin birçok yerinde cüce figürleri görebilmemiz mümkün :)

Evler genelde 2 kişilik.. Hepsi isimlendirilmiş : Masal Ev, Rüya Ev, Hayal Ev, Neşeşi Ev, Bilgin Ev, Ağaç Ev vs.. Ağaç Ev bildiğiniz ağacın tepesinde :) En küçükleri o sanırım.. Bilgin Ev en büyükleri ve 5 kişilik bir aile bile rahat kalabilir..

Ben orda bulunduğum 4 gün boyunca Hayal ve Bilgin Evlerde kaldım.. Hayal Ev normal büyüklükte ama çok şirin.. Sadece gün, hatta gece boyu yan tarafta, büyük salonda çalan telefon sesi rahatsızlık verici ama onu da sadece benim gibi takıntılı insanlar duyuyormuş meğer :) Bilgin ev, büyük.. İçinde şöminesi ve ayrı bir oturma alanı var.. Asma kat şeklinde bir de üst katı bulunuyor ve burda ekstra 3 yatak daha var.. En güzelleri Bilgin Ev diye tabir ediliyor genele baktığımızda ama büyük ya hani, sıcak gelmedi bana açıkçası Hayal Ev'i daha çok sevdim.. Ama bi daha gidersem -ki artık görüp bildigim için ikna kabiliyetim tavan yapar ve giderim :p - Rüya veya Masal evleri denemek istiyorum..

Gittiğimizde hava soğuktu.. Hatta ilk gittiğimiz gün kar bile yağdı.. Ama evlerin ısıtması son derece güzel, tişörtle dolaştım içerde ve üşümedim hiç.. Yemek yemeye en aşağıda (evler eğimli arazide yapılandırıldığı için aşağı yukarı tabirlerini kullanıyorum yoksa apartman gibi değil, hepsi birbirinden bagımsız ayrı evcikler şeklinde) Restoranta iniliyor.. Burada şömine başında kahvaltı ya da yemek yeme imkanımız var.. Ah dedim bir de sıcak şarap olaydı ama yokmuş ne yazık ki :p

Bu arada bir diğer önemli nokta : çalışanlar güler yüzlü ve samimi! Kasılmaya gerek yok, çaylarınızı yudumlarken hemen sıcak bir sohbete dalabilirsiniz..

Analatacak çoook şey var ama ben önce biraz fotoğraf koyayım da şimdiye kadar anlattıklarım pekişsin değil mi :)


Bahçenin genel görünüşü.. Fakat hava yağmurlu seyrettiği için bahçenin tadını çıkaramadık.. Bir dahakine inşallah :p


Restorant bölümü.. Şömine başında ateşin çıtırtıları eşliğinde Yeşilçam filmlerini izleyerek uyuklamak kadar keyifli bir şey olabilir mi? :p

Ennnnnfes köy kahvaltısı! Ben ki kahvaltı etmeyi sevmem, hatta yoktur öyle bir alışkanlığım ama daha oradan ayrıldığımın ertesi günü özlemeye başladım.. Her şey tazecik ve aşırı lezzetli.. Hormonsuz olduğunu hissede hissede yiyorsunuz resmen :)

Bu fotoyu, çok uğraşmama rağmen bir türlü yan döndüremedim ama neticede güveçte mantar olduğu anlaşılıyor.. Cızırtısı hala kulağımda ve tabiiki tadı damağımda :p

Ağaç Ev..

Rüya Ev..

Hayal Ev'in dışardan çekilmesi biraz zahmetli idi, o yüzden çekmedim.. İçi kafi mi? :)

Bilgin Ev.. Deşifrasyona hayır! :p

Ben tabi yine her gittiğim yeri adaptasyon sorunu çekmemek adına kendi odammışçasına benimsedim :p


İmrenilesi hayat felsefeleri :p



Her şey, hoş güzel de hava soğuk olunca tesis içinde yapacak çok da bi aktivite yok açıkçası.. Yani var ama olanlar da hemen bitiyor, insan değişiklik arıyor :p Çözüm yok mu? Tabiiiki var!

-Birkaç km ileride Abant gölü çevresinde yürüyüş yapabilir, at binebilir, manzaranın büyüleyiciliği eşliğinde hayal aleminde gezintiye çıkabilirsiniz!

- Abant yolu üzerindeki aperatifçilerde, kar eşliğinde sucuk ekmek yiyebilirsiniz! (Ben ki sevmem öyle etli kokulu yiyecekleri ama karda bir başka oluyor tadı aizim :p )

- Bolu merkeze giderek alışveriş yapabilirsiniz :p Küçük ama şirin, derli toplu bir il.. Yeşil Ev, Bolu merkezine yaklaşık 15 km..

- Yine Bolu merkez üzerinden Gölcük'e gidebilirsiniz.. Hani takvimlerde ormanın içinde, yeşil durgun bir gölün karşısında hoş bir müstakil ev fotoğrafı vardır ya hep, işte o kareyi kendi makinanızla çekebilirsiniz :)

- Yine Bolu merkeze 55 km civarı uzaklıkta bulunan Yedigöller'e gidebilirsiniz..

vs.. Ama özel araç şart! :/

Benim tabiiki bir sürü aktivitede fotoğrafım var ama istedim ki sadece mekanı tanıtayım bu yazıda..

E artık işletme sahipleri de okursa bu yazımı bi güzellik düşünsünler benim için dimi? :p hehehe!

Şaka bir yana böyle güzel bir dinlenme alanını bizlere sundukları için işletme sahiplerine çok teşekkür ediyorum..

Mutlu, huzurlu, masal gibi günler :)

ayrıntılı bilgi için :

Yeşil Ev

:*

14 Ekim 2010 Perşembe

Freshlook Lensler Parçalandı!!

Daha birkaç gün önce, 7 Ekim günü yayınladığım şu yazımdaki Freshlook marka lenslerim 5. takışımda gözümde parçalandı!

1. kez ilk geldiği zaman deneme amaçlı takmıştım, 2. ve 3.leri işe giderken taktım.. 4. kez Yaso'nun doğumgününde taktım ve 5. kez geçen gün taktıktan bikaç saat sonra gözümde acı hissetmeye başladım.. Makyajımın ya da bir kirpiğin gözüme kaçtığını düşündüm.. Lensi çıkarıp temizlemek üzere elime aldığımda kenarından kocaman bir parçanın kopmuş olduğunu gördüm! Bloglarda okuyordum Freshlook'un insanın gözünde bile parçalandığını ama inanılır gelmemişti bana! Nasıl olur yaa? Nasıl olur da böyle isim yapmış bir firma bu derece uyduruk bir ürün üretebilir?! Üstelik de söz konusu ürün GÖZde kullanılıyor!!!

Yeşil lensler Yaso'daydı doğumgününde taktıgından beri, onu aradım durumu söylemek için.. "ben" dedi, "sana söylemedim ama ertesi gün taktıgımda benim de gözümde parçalandı" demesin mi :S O da gitmiş yani!

Firmaya herhangi bir şikayet maili göndermedim, göndermeyi de düşünmüyorum.. Çünkü paketinden "sağlam görünümlü" çıktığı için muhtemelen kullanıcı hatası diyecekler..

OYSA Kİ ben 6 senedir, Yaso 5 senedir SÜREKLİ LENS KULLANICISIYIZ! Bilinçli ve deneyimli kullanıcılarız yani.. Öyle uzun tırnagın vardır kesmiştir, makyajın vardır eskitmiştir gibi bahaneleri yemeyecek kadar bilinçliyiz hem de!! Ben son 3 yıldır Johnson&Johnson marka lens kullanıyorum ve hiçbir şikayetim olmadı şimdiye kadar.. Bu nedir nasıl bir kalitesizliktir anlamadım..

Belki büyük bir meblağ değil ama arkadaşlar yine de paranızı sokağa atmayın, gidin bi fakire sadaka verin onun yerine, alacağınız sevapla gözleriniz renklenmez belki ama sağlıkla ışıl ışıl parlar en azından ;) :p

sevgiler!
sağlıklar!
mucks :*
:)

7 Ekim 2010 Perşembe

Saç Şekillendiriciler

Bence kadın vücudunda en çok uğraş isteyen ve uğraş gösterilen yerdir saçlar! Kıvırcıksa fön çek düzelsin, düzse maşala kıvırcık olsun, bukleliyse kremle elektriklenmesin, aman yağmur yağiyor islanmasin, kestir, boyat, kırık aldır, kahkul düzelttir vs vs.. Hiç bitmez dertleri :)

Bu yazıyı yazmaktaki amacım nedir tam olarak bilemiyorum.. Fakat sanırım içimde, derinlerde bi yerde bu sıralar saçımla oynama isteği var :p Ama ne benim fikrim var, ne de hemfikir olan arkadaşlarım! Süper dimi?

Şimdik..

Kesim : Saçlarımın en uzun kısmı hemen hemen belimde olduğu için büyük çoğunluk istemiyor kestirmemi.. E ben de istemiyorum doğal olarak; çünkü saçı uzatmak kolay ama saçı sağlıklı uzatmak gerçekten zor ve zahmet isteyen bir olay! Öhüm öhüm yani ben bunu başarmışken (güneş gözlüklü artiz smiley) kıyamıyorum açıkçası kısaltmaya :/

Boya : 23 yaşındayım ve saçımı, gençlik yıllarımda :p uçlarını mavi yapmak dışında hiç boyatmadım.. Sağlıklı olmalarının bir diğer nedeni de bu sanırım :) Deniyor ki, bu zamana kadar yapmamışsın bundan sonra da boya olaylarına girme hiç.. Girdin mi çıkamazsın.. Nasıl olsa beyazların çıkmaya başlayınca boyatacaksın elbet.. vs..

Kalıcı şekil değişiklikleri, perma, düzleştirme vs : Hayatımda bir kere o hataya düşüp perma yaptırdım bikaç sene önce.. Su dalgası şeklindeydi ve kullanımı gerçekten kolaydı.. Hani diyorum her kış saclarım kıvırcıklaşsa sonradan açılsa :p Ama gelin görin ki 3-4 ayda bozulur dedikleri saç, saçım çok yavaş uzadıgından dolayı 2 seneye yakın süre boyunca hep kıvırcıktı :S Dipten gelenler düz, uç taraflar kıvırcık oldugu için ve ben de birden kestirmeye kıyamadıgım için hep düzleştirmek zorunda kaldım.. Zaten perma ilacından dolayı mahvolan saçım bir de yüksek ısıdan dolayı iyice yandı kavruldu feci bi hal aldı :( Sonra sıkı bi bakım dönemine girdim, Kerastase bu konuda bana çok yardımcı oldu sağolsun :)

Neyseeee, asıl amacım kullandığım elektronik saç şekillendirme ürünlerinden bahsetmekti nerelere geldim :)

Philips Salon Straight Pro XL :



Uzuuuun zamandır kullandığım yine Philips marka saç düzleştiricimin üstüne, sabah uykuluyken basmak suretiyle kırdıktan sonra (evet!) bir süre Yaso'nunkini ortak kullandık.. Alet öyle güzel bir şey ki "almalıyımm!" dedirtiyor :) Benim saçlarım düz sayılabilecek kadar az dalgalı, ayrı ayrı tutamlara ayırmak yerine sağ ve sol olarak ikiye ayırıp, tarar gibi 6-7 kez geciyorum gelişigüzel, saç dümdüz oluyor! Plakaları geniş ve ısısı çok yüksek (220ye kadar çıkabiliyor) olmasına rağmen çok yıpratmıyor..

Gözüm kapalı önerebileceğim bir ürün yani, teşekkürler Philips :)


Remington CIF75 Fibre Saç Maşası :


Maşa alırken tamamen bilinçsizdim.. Remington markasından haberim bile yoktu.. Tek isteğim saçlarımın en az yıpranacağı bir ürün almaktı.. Satıcı bayan ısrarla bunu önerdi teflon fibre kaplı plakalarından ötürü, saça minimum zararı verir dedi.. İnandım, aldım :) İyi ki inanmışım diyorum şimdi, inanın bikaç ay öncesine kadar herrr gün saçımın yarıdan aşağısını maşa yapmama rağmen canlılıklarından bir şey kaybetmediler.. Ben ince maşa almayı tercih ettim ki, yeri gelir ince gerekir sık sararım ince olur, günlük kullanırken tutamları kalın tutar geniş sararım kalın bukle olur diyerek.. Çok memnunum, bunu da gözüm kapalı önerebilirim :)


Braun İontec Satin Hair Tarak :


Bu ürün hakkındaki görüş, düşünce ve bilgilerimi şu yazımda aktarmıştım fakat bir kez daha söyleyeyim.. Ürün tamamen düzeltmeye yarayan, düzleştirme etkisi olmayan bir ürün!! Aldığım günden beri saçlarımı bu tarakla tarıyorum ve gayet memnunum.. Kabarma ve elektriklenmeyi yok etmesi sayesinde gün içinde baya kurtarıcı oluyor :) Diğerlerine göre daha lükse kaçan bir ürün ama eğer sizi zorlamayacaksa öneririm!



Sevgiler :)

29 Eylül 2010 Çarşamba

Duygusal Zamanlar :)


Geçtiğimiz pazar günü zaman zaman yazılarımda bahsettiğim Fıstığımı nişanladık!

Tammmm 15 sene olmuş dile kolay! (6 ilkögretim + 4 lise + 5 üniversite ve sonrası :) )
15 senedir mutluluğumuzu, sevincimizi, sıkıntımızı hep yanyana, omuz omuza yaşadık.. Çok şey paylaştık.. Zaman zaman üzüldük ama birlikteyken hep çok eğlendik..

Bizi birbirimize bu kadar bağlayan onun da tek çocuk olmasıydı belki bilemiyorum.. Kardeş olduk birbirimize.. Canım kardeşim şimdi evlilik yolunda bi adım attı ve nişanlandı.. Başkası olsa duygusallaşmanın yanında üzülürdüm de sanırım ama Bedo kardeşimi (nişanlısı:) ) de çok seviyorum, bu yüzden içim rahat :))

Kardeşlik vazifemi layıkıyla yerine getirmeye çalıştım ama umarım bir eksiğim kusurum olmamıştır bu özel günlerinde :)


Her şey çok güzeldi.. Mekan seçimi, düzenlemesi, ikramlar, konuklar :) vs.. Gelin adayı zaten süperdi söylemeye bile gerek yok! :) Damat da yakışıklı sayılırdı işte :p Dilerim yazgıları da kendileri gibi güzel olur..

Seviyorum sizi kardeşlerim :*

böhüüüü :'(

:))



sevgiler..

29 Ağustos 2010 Pazar

Ramazan Diyalogları vol1 :)


Malum.. İş gadını oldum olalı blogumu iyiiiiiice boşladım.. Arada sadece sizlerin bloglarına bi göz atıp kaçıyorum hemen ama dün arkadaşlarım arasında geçen bir diyalogu paylaşmadan edemeyeceğim :))

Ya gerçekten başarılılar ya da benim çok boş bi anıma geldi de çok güldüm : ))

Şimdi konu şu.. 2 genç arkadaşımız Ramazan ayında eğlence ve gece hayatına ara vermiş olup, ikisi de özlem çekmektedir.. İçlerindeki bu Özlem bakın onları nasıl bir diyaloga sürüklemiş dün :D

Taygun, Ankaralı ama Sakarya'da okuyan bir arkadaşımızdır.. Eğlenmeyi gezmeyi çok sever ki zaten biçok maceramızda yanımızda olmuştur kendileri :) Yaso zaten bizim Yaso :D Bilmeyenler için yapışık ikizim, telepati kardeşim, ev mutualistim :p Serkut da dış ses olsun :p



Her şey Taygun'un iletisine



Taygun X: sıkıntıdan patlamak ya


yazmasıyla başladı..Bunu gören Yaso duramadı ve yazdı :

o
Yasemin Y : me too..:((

o
Taygun X : nolcak bizim bu halimiz yasemin :///// cok işsizizzz :D

o
Serkut Z : yazamadan edemiycem taygun kafiyene hayran kaldım (Y)

o
Yasemin Y : eet yaa ...:((

nolcak bizim bu halimiz

kaldım buralarda çaresizz
anam arar her gün der sensiziz

böle de geçmez ki gecelerr sizsiz bizsiz eğlencesizz :p:p


o
Serkut Z : taygun seni solladı tebrikler yasemin :Pp :D

o
Yasemin Y : teşekkür ederiiiimmm =))
o
Taygun X :
yasemin sen yanlıs bolm secmişsin canım harcanıyosun valla ama benim kadar olman zor be ;)

Duvarları dovuyoruz sıkıntıdan

Millet koparken Bistrolardan

Oturalim evimizde bizde uslu uslu :/

Ne güzel çığırırdık "evli mutlu çocuklu" .... hahaha

o
Serkut Z : ahahah taygun son noktayı koydu :D

o
Yasemin Y : tabi cnm benm bi iddiaam yok zaten iim gibisinden... ölee yazdık işte bişiler ;)

ama geldi on bir ayın sultanı

Mevlam der ki aç evinde iftarını

boşver sen bistrosunu bellmanını

kaldı 13 gün dökmeye kurtlarını....=))


o
Serkut Z : ooooooooooooo sonu süper kaldı 13 gün kaldı dökmeye kurtları (Y)

o
Taygun X :
serkut olm sende ne provakator cıktın yahu :D Yasemin onunde saygıyla egiliyorum :))))

Sende haklısın tabiii dinlemeli mevlayı

Yoksa goruruz obur tarafta anyayi konyayı obama'yı

Lakin kurtlarmız fazla azdı zorluyor sabrımızın sınırlarını

Özledim ben sizi birde Tekilayı :))))

o
Serkut Z : obaaa :D provakatörllukten degıl gercekten cok başarılısınız takıldım ya :D

o
Yasemin Y :

girdi mi işin içine tekila
olur bnm kafa içmeden şimdi bak bi dünya
gece gece bozmak zorunda kalıoum sınırları zira

şeytana uyup da yapmasak bari bi hata :D:D:D


o
Taygun X : hahahaha sakın haaa aman diyim seni teşvikten gunahın %85,37 sini ben alırım :D:D

o
Yasemin Y :%99.9.....9 u seniin olur bee sorumluluk kabul etmiorum hep senin yüzünden heeeeeeeeeeeeeeeeeeeep=))

o
Taygun X : ne diyim valla o zmn sana afiyet olsun bana da allah affetsin diyim :D:D

o
Yasemin Y : ‎:D:D yok cnm yok merak etme ben seni bölee bii sorumluluk altında bırakmam senn günahların sana yeter zaten bi de bu kat kat girmesin araya şimdi :p dayanmaktan başka çare yok 2 hafta kadarcık daha :'(

o
Taygun X : haha eyv saol :D sabır sabır ^^



Bu da benden olsun madem :

Bilmezdim arkadaşlarımın bu yeteneğini
Taygun saçını tarar, Yaso giymiş eteğini,
Sabredin gençler 1 gün daha geçti gitti ama,
Pek sanmıyorum Yaso'nun dayanabileceğini

:))

Sevgiyle kalın :))


Not: foto, Yaso ben ve Taygun'u içerdiği için konulmuştur.. Diğer (en sağ) arkadaş sevgili Eray'ımız :)

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Leylek-Hava-Görmek


Dedim ya bu sene esti gittim diye, esti geldik akşam Bursa'ya :)

Gece şööööle bi gezindik ama uykusuzluk,karanlik vs derken çok da anlamadik.. Ha pardon, anladik bişi : görmemişin birileri şampiyon olmuş tutmuş bütüüüüün şehri yeşil beyaz yapmiş, heeeeer yere şampiyon şampiyon yazmişşş :p

Geziyoruz işte sabahtan beri... şimdiki durak Mudanya Limani.. Salliyo da olabilirim ama Mudanya'da ve limandayiz işte :))

Keyfim gelip gidiyo geçen postta bahsettiğim sorunlardan ötürü.. Neyse.. Tadini cikarmaya bakayim ben dimi? :)

Hepinizi öpüorum ve Mudanyada olanlarinizi cips+cola'ya davet ediyorummm :p :))

26 Temmuz 2010 Pazartesi

nazar var kardeşim! Kesin!


Upuzuuuuun bi aradan sonra böyle sevimsiz bir postla geri dönmek istemezdim tabi ama birkac haftadir, her hafta muntazaman 1000lik devasa serumu ayila bayila yiyorum :s

Sebep : mide bulantisi.. Midem artik o kadar hassaslasti ki soguga karsi, utanmasa haslanmis misiri da soguk deyip reddedecek!!! Soguk bisi yiyip ictiysem eger o gün, gece baslayip, gecer belki diye bekledigim icin ertesi gün serum takilana kadar devamli surette istifra ediyorum.. Yarim saatte bir falan.. Daha az oluyor ama yarim saatten fazla ara verdigi hic olmadi..

Neyse.. Hepinizin BErat Kandili mübarek, dualariniz kabul olsun..

Benim icin de dua etmeyi unutmayin :(

Hastane odasindan sevgiler :(