10 Mart 2010 Çarşamba

Melekler Kervanı'na Uğurlama...


Gün geçmesin ki içimizden birileri, birilerini kaybetmesin.. Acı, ölüm insanlar için denir.. Denir de, alışamaz işte insanoğlu bi türlü kaybetmeye..

...

Feci bir diş ağrısı ile uyandım gece.. Ana yok, baba yok.. Allah'ım duramıyorum ağrıdan.. Bilgisayarımı açıyorum oyalanayım diye.. Yok.. Geçmiyor.. Eski bir arkadaş sağolsun, şakadan da olsa, "al, bu arkadaş diş hekimliği okuyo, anlat derdini" diyerek sohbete ortak ediyor tanımadıgım birini.. Sabaha dek oyalanıyorum..

Sabah oluyor.. Ağrım geçmiyor; Diş hastanesinin yollarına düşüyorum.. İlk kez gidiyorum ama sora sora Bağdat bulunur, biliyorum...

Doktorları tanımıyorum, ismi en güzel gelene alıyorum sırayı ve bekliyorum acılar içinde.. Sıram geldiğinde içeri giriyorum, bana "şuraya otur" diyen, ben yaşlarında bir genç kızı izleyerek... "Yardımcı hemşire gibi bi şey heralde" diyorum kendi kendime... Saçları mora çalan bir renk,kısa olmasına rağmen garip şekilde toplanmış.. Yeşil bir kot pantolon ve kırmızı bir kazak giymiş... Tam bir özgür ruhlu üniversite öğrencisi... Bir müddet bekledikten sonra bu özgür öğrenci geliyor yanıma ve sorunumu soruyor... Allah Allah... Sanırım doktora aktaracak durumumu... Dinliyor beni dikkatlice, sorular soruyor... Yanımda götürdüğüm, yeni sayılacak panaromik çene filmlerime bakıyor... Fakat o da ne?! "hiç ümit yok, çekmem gerekecek" derken ne demek istedi ki acaba?! A-ha! Doktormuşşşş!!! İyi deeeee, asılamaz ki bu dişimeee, çelimsiiiizz! Hiiii, yandık ki ne yandık...

Çekiyor dişimi uzuuuuuuuuuuun uğraşlar sonucu.. Diş gelmek istemiyor, kırılıyor, etim parçalanıyor.. Ağlıyorum; saçımı okşuyor görünümünden beklenmeyecek bir şefkatle... Çekiyor, ama ömrümden 3 sene eksiliyor...

Eve geliyorum.. Kanıyor.. Kanıyor.. Kanıyor.. Hatta bu yetmiyormuş gibi bir de şişiyor.. Bikaç gün bekledikten sonra tekrar hastaneye gittiğimde bana "ilaç yazmayı unuttuğunu!!!" söyleyerek ilaç yazıyor ve işkenceden gecikmeli olarak kurtulmamı sağlıyor... Çok söyleniyorum, çok söyleniyoruz hep beraber... Annem, babam, sevgili, fıstık...

Şimdi onun için dinliyorum hoparlorlerimden çıkan şarkıyı :

Yalan, başkası yalan ;
Dünyada ölümden başkası yalan...

1-2 saat önce yerel bir TV kanalında, haberlerde gördüm... Havalar kötü burda bikaç gündür.. Yağmur var, yerler kaygan.. Kırmızı, küçük bir araba bariyerlere çarpmış.. Hızını alamamış, öndeki kamyonete çarpmış... Çevreden yetişmişler, hastaneye götürmüşler ama...

Faydası yok geç kalınmış figanın,
Dünyada ölümden başkası yalan...


Hoşçakal Diş Hekimi Yardımcısı görünümlü, özgür üniversiteli genç imajı veren, ailesinin bitanesi, hayatının baharında tazecik bir hekim arkadaşım...

Sevgili Nur Sena Bostancı...

Allah mekanını cennet eylesin...

4 yorum:

Aysel Durak dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
cicibebe dedi ki...

çok teşekkürler canım, yorum bitince hemen ışınlanıyorum bloguna :)
amiin tez vakitte biter inşallah onca zaman, gözün aydın sen ne güzel kavuşmuşsun :)

çokoprenses dedi ki...

Allah rahmet eylesin,hatlar karıştı bende,senin dişini çeken kız mıydı vefat eden?

cicibebe dedi ki...

evet canım, o kızcagız görünümlü bayan dişçi imiş meger.. dün ayrılmış aramızdan...