30 Kasım 2011 Çarşamba

Baltık Ülkeleri Part 1 : Litvanya

Yaz başında işten ayrılmış olmanın verdiği rahatlama ile kendimi ordan oraya attım gerek tatil gerek iş amaçlı.. Taaa o zamanlar size paylaşacağımı söylemiştim ama vakitsizlik bırakmadı bir türlü yakamı ve ancak başladım.. ama olsun, her hafta bir ülkeyi tanıtarak uzuuuuun zaman götürürüm bu travel postlarımı diye düşünüyorum :p

İlk rotam Baltık Ülkeleri idi.. Baltıklarda ilk durağım ise Litvanya..

İstanbul'dan kalkan Riga uçağımız 3,5 saatte Riga'da oluyor.. Litvanya'da havaalanı bulunmadığı için, Letonya üzerinden otobüsle ulaşım sağlanıyor.. Yaklaşık 5 saatlik bir otobüs yolculuğunun ardından Litvanya'ya varılıyor.. Bizim ülkemizle Baltık ülkeleri arasında saat farkı yok..

Litvanya, bağımsızlığını 1991'de ilan etmiş olan, 3,5 milyon nüfuslu küçük, sakin bir ülke.. Her tarafın yemyeşil, doğal güzelliklerinin dinlendirici olmasının yanında buzullardan kalma 3000 civarı göl ve 20 nehir bulunuyor.. Ülkede Litvanca konuşuluyor ve Avrupa ülkesi olmalarına rağmen kendi para birimleri olan Litas kullanılıyor.. (10€=32,30LTL) Hayat şartları normal..

Eveeeet, "püff kısa kesss naptın sen orda?" dediğinizi duydum ve bu kadar genel bilgiden sonra biraz da fotoğraflar anlatsın diyerek görüntülü fasıla geçiyorummm :)


Litvanya'nın başkenti Vilnius'un meydanında bulunan ve meydana ismini veren Kathedral.. Kule, kathedralin sağ tarafında ayrı olarak bulunuyor ve geçmişte Pagan tapınağı olduğu söyleniyor..

3. günümde sanıyorum yalnız dolaşırken bu katedralin içindeki bir şapeli boş bulup incelemek için girdim akşam saatlerinde.. Öyle büyüleyici bir yerdi ki ne kadar kaldığımı hatırlamıyorum ama bir görevlinin bana gelip çıkmam gerektiğini söylemesiyle ayaklandım.. Yani ne dediğini anlamadım, o İngilizce bilmiyordu, ben Litvanca ama gözlerinden anladım :p Meğer ana kapıyı kapatmışlar bile, yan taraftaki minik kapıdan çıkacaktık ben ve benim gibi mahsur kalan bikaç kişi daha.. Ama o da ne? Kapı açılmıyor!! Yaklaşık yarım saat süren tekme, yumruk, omuz vb kullanılarak gösterilen uğraşlardan sonra açık havayla buluşunca kendimi 10 yıl hapis yatıp özgürlüğüne kavuşan mahkumlar gibi hissetmediysem ne olayım! Dedim işte Allah böyle yapar insanı! Sen kendi memleketinde camiden içeri adımını atma, elin memleketinde katedralden çıkma!! cık cık cık! :p



Katedralin önündeki taşlardan biri bi ilginçti.. Biz ona bakarken kızın biri geldi, kendi etrafında döndü döndü gitti :S aha dedik bişi var burda! Meğer insanlar dilek dileyip bu taşın üzerinde kendi etraflarında 3 kere dönerlerse dileklerinin kabul olacağına inanırlarmış :) kaçırır mıyım? döndüm ben de bikaç yüz kere tabii :))


Hatta işimi sağlama alayım diye dua da ettim her gördüğüm kutsal varlıkta durarak :p


Daha ilk ülkeden, o kadar sıkıldım ki Barok, Gothic, bilmem ne tarzı yapılardan, bazılarının içini esgeçip sadece önlerinde poz vermekle yetindim :/


Litvanya gezimin en sevdiğim ve beğendiğim kısmı şüphesiz ki Trakai idi! Masallardaki kadar büyüleyici bu kalenin içinde dışında önünde arkasında milyonlarca fotoğraf çektim diyebilirim, ayrılamadım bi türlü :) Kale Galve gölünün tam ortasına konumlandırılmış ve Alman şovalyelerin tehdidine karşı inşaa edilmiş.. Yüzyıllar boyunca da hem savunma amaçlı hem de düklerin konutu olarak kullanılmış..


Tabi her güzel şeyin bir bedeli vardır diyerek bazı zorluklara da katlanmadım değil bu kalede :p Tatlı tontiş süper rehber Alexandr'ın surat ifadesindeki memnuniyete bakar mısınızzz?!! Ne hain planlarımı anladıysa artıkkk! :p


Trakai'nin diğer bir özelliği ise eskiden buraya göç etmiş Karai Türklerini de barındırması.. E o kadar gitmişken hemşerilerimizin lezzetlerinden tatmamak olmazdı dimi? :) Bakın nasıl da benzer yemek isimleri :p


Bütün tatlar benziyor fakat en bilinen ve denenen yiyecekleri, kendi yöresel börekleri olan Kıbın.. Kıbın, bizim pidenin poğaça formuna dönüştürülmüş hali :) Tat olarak aynı.. Genellikle kuzu etli tercih ediliyor ama tavuklusu, patateslisi, mantarlısı da yapılıyor isteğe göre..

Bu tabiiki Türk asıllıların yemek kültürü..


Zira Litvanların yemek kültürleri oldukça ilginç.. Ortaçağ yemek kültürüne sahip olan bu millet, hatta bütün Baltık ülkeleri diyebilirim, ayı eti yiyor, geyik çorbası içiyor ve bunlardan büyük zevk alıyor.. Ortaçağ restorantlarında (ki bunlardan birini estonya bölümünde tanıtmayı düşünüyorum) bir porsiyon ayı eti 75-100 € arası değişiyor!!!

Diğer restorantlarda da, fastfood tarzı kafelerde de çok lezzetli şeylerin olduğu söylenemez açıkçası :/ Yağlı ve ağır bir mutfakları var.. Ya da bana ağır geldi bilemiyorum :/ Ayrıca bir kafede veya restoranta çok acıkmadan gitmek gerekiyor, çünkü inanılmaz yavaşlar! Hizmet almak için dört dönmeniz gerekiyor, 55 kez uyarmanız gerekiyor!


Ben ilk akşam oldukça ünlü bir pizzacılarında yediğim pizzayı çıkardıktan sonra bu şekilde beslenmeye karar verdim ve rahat ettim :) Gerçi market bulmak da zor, bulduğun da 7 dedin mi kapanıyor :S Yaz günü bu ne işkence kardeşim?!



Akşam yaklaşırken Vilnius semalarında bir çok balon beliriyor.. İnsanlar tarihi şehre tepeden bakmak için birbirleriyle yarışıyor.. Bence gereksiz, zaten tepeye çıktın mı ya da bi kulenin tepesine, her yer görünüyor :)) Ha deneyim yaşamalıyım! derseniz binin napalım :))

Genel olarak,


Sokakları sakin.. Arnavut kaldırımları örülü.. Tarih kokan.. Ha bu arada şehir, eski şehir ve yeni şehir olmak üzere iki kısma ayrılıyor.. Sanmayın ki bütün Vilnius böyle Orta Çağ mimarisine sahip..


Yeni şehir kısmı bildiğimiz modern şehirler gibi.. Tek fark ana caddelerin üzeri kablo-tel kaplı, toplu ulaşım araçları yaygın ve trafik kuralları çok sert! Zaten uymayan da yok.. Zaten bunların bi aceleleri de yok! Önündeki birdenbire dursa kalkana kadar ne bi kornaya basıyolar ne uyarıyolar.. Mantık şu : durduysa zaten bi sebebi vardır, rahatsız etmeye gerek yok!! Gözünü sevdiğimin Türkiye'si :D


İnsanlar tüm Avrupa ülkelerinde olduğu gibi rahat.. Balkonda don atlet güneşlenmek gayet normal.. Ama teyzem keşke bikini neyin giyseydi, o zaman valla bak gözüme batıp da çekmezdim! Valla bak!!


Ama sporu seviyorlar! 2011 Avrupa Basketbol Ligi'ne evsahipliği yaptığı için değil, hakkaten her boş alanda basketbol, voleybol vs oynuyor gençler..


Köprülerin korkuluklarının hemen hemen her tarafı bu asma kilitlerle kaplı.. Batıl inançlarına göre, evlenecek olan bayan gelir buralara, üzerinde isimlerinin yazılı olduğu asma kilitleri asar, anahtarını da nehre atarmış ki ömür boyu ayrılma olmasın diye.. Ne gariptir ki ülkede boşanma oranları hayli yüksek :D

Bu arada Vilnius ile ilgili elimde şu an fotoğrafı olmayan bi ayrıntı daha var söylemek istediğim.. Litvanya cumhuriyeti içinde ayrı bir cumhuriyet daha var : Uzupio Cumhuriyeti! :) Burası sanatçıların cumhuriyeti ve bir ülkenin sahip olduğu her şeye sahip.. 12 kişilik bir orduları ve bir anayasaları bile var!! :D 41 maddeden oluşan bu anayasanın maddeleri ise oldukça ilginç : insanların mutlu olmaya hakkı vardır.. Köpeğin köpek olmaya hakkı vardır.. İnsanların dogumgünlerini kutlama veya kutlamama hakları vardır.. gibi sevgi dolu (!) maddeler :D

Benim gözümden Litvanya tanıtımı budur :)

Bahsettiğim bütün aktiviteleri, inanışları, gelenekleri ve çok daha fazlasını saçma da olsalar yaptım.. Neticede bi daha Vilnius göreceğim ne malum diiimi ama :p

Gezi yazı dizileri olarak Letonya'da buluşmak üzere öpüyorum herkesi :*

Son olarak,

Gezimi keyifli hale getirdiği için teşekkür ederim :




Siz de gitmeyi düşünürseniz, kaliteli hizmet ile iletişim için buradan buyrun lütfen :)

Sevgiler..
:*