26 Nisan 2010 Pazartesi

*** MORE TRAVEL ***


TURİZM DANIŞMANINIZ MORE TRAVEL

More Travel, doğa ve kültür turları alanında profesyonel bir ekip ruhu,
kaliteli ve güvenilir hizmet sunma amacıyla kuruldu. More Travel, klasik turların yanında kişiye özel turlar,
şirketlere - gruplara - okullara yönelik organizasyonlar,
yoga ve meditasyon gezileri düzenleyen, TÜRSAB' a bağlı bir seyahat acentesidir.


Sizin bireysel ya da kurumsal turizm danışmanınızdır.




Sizelere, daha önce bahsetmediğime hayret ederek bu postu hazırlamaya karar verdim..

More Travel kişiye ve gruplara özel yurt içi ve yurt dışı turları ile, promosyon turları ve cruise gezileri ile, çok geniş bir kitleye hitap eden, kaliteli hizmet anlayışından ödün vermeyen, son derece profesyonel çalışan bir kuruluştur..

Dünyada keşfedilmeyi bekleyen tatil beldelerini araştırmak, yeni tatil trendlerini takip etmek ve en kaliteli hizmeti vermek için kurulmuştur.. Bu doğrultuda, yeni yeni keşfedilmeye başlanan Baltıklar Bölgesi'nde uzmanlaşarak, bizleri eşsiz kültürel yapıları, muhteşem mimarileri , göğe uzanan kuleleri, Arnavut kaldırımı sokaklara serpilmiş cafeleri, gece klüpleri ile ziyaretçilerini büyüleyen Orta Çağ şehirlerini görmeye davet etmektedir..

Anlattıklarım ve daha fazlası için buradan buyrun efendim :)

www.moretravel.com.tr


Sevgiler..

23 Nisan 2010 Cuma

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve ÇOCUK Bayramı



Aslında hevesle tıklamıştım yeni kayıt yazmak için.. Şarkı ile giriş yapacak, bütün çocukların bayramını içtenlikle kutlayacaktım.. Ama başlığı atar atmaz daldı gözlerim.. Bir sürü çocuk geldi gözümün önüne..

Tarladaydı biri.. Başında yazması, ayağında lastiği, alnından terler damlayan babasının arkasından tohum saçıyordu etrafına gülücük yerine...

Bir diğerinin kucağında bebek vardı.. Acıkan karnının gurultusunu bastırırcasına ağlarken, minicik, dayanıksız bacaklarına bakmadan onu sallıyordu az ilerde parktaki salıncak yerine..

Bir kadın giriyor içeri.. Üvey anneymiş meğer.. Kardeşini susturamadığı için bağırıyordu ona, tartaklıyordu.. Azar yiyordu kız çikolata yerine..

Sonra bi el uzandı önümde.. Kirli, yaralı, tırnakları pembiş ojeler yerine toza toprağa bulanmış bir avuç.. "Allah rızası için" diyordu, "eeen büyüük bayraaam bu bayraaam" diye haykırmak yerine..

Haydi buyrun, sevinin küçükler, ÖVÜNÜN BÜYÜKLER..



23 Nisan Hepimize Kutlu, Mutlu ve Umutlu Olsun!!!





Not: Ha bir de o google'ın bugünki logosu nedir öyle kardeşim? Bayram olduğunu bilmesem bu ne kabak falan koymuşlar derim yani.. Tasarım rezaleti.. cık cık cık..

18 Nisan 2010 Pazar

Allık, Pigment vs. Pressleme İşlemi

Vakti zamanında Strawberry'den aldığım Mac Style allığımın, daha 1 kere bile süremeden elimden düşüp kırıldığını şu postumda söylemiştim..

Buna nasıl bir çözüm bulabilirim, ne yapabilirim diye araştırırken Just Makeup'ta pigment pressleme dosyası diye bir yazı gördüm ve dedim "ben bunu denerim.."

Aradan uzuuuun zaman geçti ancak denedim..


İlk hali bu idi.. Allığı tamamen kabından çıkardım.. Metal kısmı (pan deniyor sanırım) kerpeten pense ne bulduysam ugraştım ama ayıramadım plastik dış kısımdan :/ O bakımdan biraz pis bir iş gerçekleştirdim ehe ehe


Panım yerinden çıkmadıgı için, daha da batırmayayım diye ayrı bir kaba aktardım allığı ve un ufak yaptım bir spatula yardımı ile..


Alkolü göz kararı döküp, ne çok sıvı ne çok katı olacak şekilde ayarlayarak spatula ve fırça yardımı ile karıştırdım ve tekrar pana aktardım..

Buraya kadar güzeldi her şey ama bundan sonra biraz sıkıntı çektim ne yalan söyleyeyim.. Press yapacak, tam o boyutta düz bir yuvarlak bulamadım.. buldugum şey biraz daha küçüktü ve ben bi yerden bastırdım allık diger yerden fırtladı, deli etti beni..


En nihayetinde bu çıktı ortaya :) Başta biraz ıslaktı ama şimdi kenarlarını temizledim ve kurudu :) Hafif bi alkol kokusu var.. Bi kısmı da ziyan oldu tabi aktarma ve pressleyememe işlemlerinde ama E bu kadarını kurtardık gerisini aramayayım diye düşünüyorum :)

Teşekkürler Just Makeup :)

Sevgiler..

15 Nisan 2010 Perşembe

"7 Numara" Şenliğinde Güzel Günler Hepinize :)


Günlerden bir gün, 7 numaralı ahşap evin üst katını Çevre Mühendisliği okuyan dört genç kız öğrenci tutar. Birbirlerini yurtta tanımışlar ve hemen kaynaşmışlardır. Dördü de Türkiye'nin dört büyük şehrinden, üniversite kazanarak İstanbul'a gelmişlerdir. Derken, Bakkal Vahit'in memleketteki ağabeylerinden ikisinin oğullarının da İstanbul'da üniversite kazanacağı tutar. Başka ağabeyinin oğlu da, aktör olma hayalleri peşinde amca oğullarının arasına karışır. Katıksız taşralı olan ve daha önce İstanbul'a dair hiçbir fikirleri olmayan bu üç delikanlı da, 7 numara'nın alt katına yerleşirler.
Dört şehirli genç kız ile üç köylü oğlan aynı çatıyı nasıl paylaşacaklardır? Birbirlerine hiç benzemeyen hayat tarzları nasıl uzlaşacaktır? Aralarındaki kaçınılmaz çatışmaya çözümler ararken, nasıl bir demokrasi sınavı vereceklerdir? Olaylar, duygusal bir komedi diliyle anlatılır.



Aaahhh ahh.. Ne güzel bi diziydi o.. İçten, saf ve eğlenceli :) Her bölümünü severek izledik ailecek.. Depremden sonraki sene miydi neydi.. Sonraki sene tekrarını verdiler sabahın köründe.. Onu da izledim aynı keyifle :))

Bu sabah, erken uyandım (nedenseeee!) (biri şu akşam9-sabah9 bedavalarını kaldırsa ya artık!) (:p) annecik kahvaltı hazırlamaktaydı.. Yardım ettim ve ailecek, yine 7 Numara eşliğinde güzel bir kahvaltı ettik.. Ordan geldi aklıma yani bu cici dizi yeniden.. TRT1'de sabahları veriliyormuş yine, babam yine izliyormuş meğer :))

Güne güzel başlamak ne güzel.. Ha bir de Ali bakkal Abi fuşya toplar getirmiş onları gördüm camdan bakarken..

Haftasonu piknik mi paklar bizi ne?!

Sevgiler.. :)

9 Nisan 2010 Cuma

Strawberry ve Gittigidiyor'a Teşekkürler!

Daha önce şu yazımda Gittigidiyor, bu yazımda da Strawberry adlı sitelerde yaşadığım talihsiz durumları anlatmıştım..

Kaygılarım büyüktü.. Çünkü ikisi de uzun zamandır güvendiğim sitelerdi.. İkisinde de bu durumu ilk kez yaşıyordum.. Haksız duruma düşürülmem halinde yapacaklarımı bir bir planlamış, gardımı almışken ilk cevap GG'den geldi : olumlu, param hesabıma geri yatırıldı, adi satıcı da ettiği beddua ve sarfettiği kaba sözlerle kalarak avcunu yaladı :)

Teşekkürler Gittigidiyor!!!

İkinci güzel haber ise bugün geldi.. Strawberry'den bilgilendirme maili gönderilmese de iademi bugün elime geçen ekstrede görebildim.. İade isteğim karşısında pazarlığa girişmiştiler önce yarısını geri ödeyelim falan diye ama İtsbeauty Forum'da bir arkadaşımın uyarması ile bunu kabul etmedim ve tamamını iade istedim doğal olarak.. Buradan sevgili Dorothy nickli arkadaşıma da teşekkür ediyorum.. Kabul etmeyince "tamam biraz zaman alacak ama olacak" tarzı bişiler yazdılar bana.. Beklemedeydim, dün mail attım "nooluyo gençler nerde benim param?" tarzında.. Bugün baktım günahlarını almışım, meğer gecen hafta yatırmışlar geriye de ekstreme bile yansımış..

Teşekkürler Strawberry!!

İnsanlık hali, bozuk çıkabilir.. İnsan diyemeyeceğim kişilerle karşılaşabilir, ürün seçiminde yanılabilirsiniz!.. Önemli olan aracı kurumun veya ana firmanın size yaptığı olumlu geri dönüştür.. Bunlar belki koca firma için küçük ama müşteri potansiyeli açısından çok büyük adımlardır!

Strawberry ve Gittigidiyor sayfalarını o zamandan beri açmamıştım bile.. ( Eminim bu durum onların da çok umurundaydı kikiki )

Peki şimdi ne yaptım?

Strawberry'e uzun zamandır istediğim Mac Pinch O' Peach ve Mac Peaches allıklar geldiğini gördüm, o gazla hoooop attım sepete :) Ama sonra nooldu? Sağolsun Çilekcim düşünür beni, "hoop" dedi "dur orda hafıss (bilmeyenler için bi açıklama postu yazıcam en kısa zamanda :D:D:D ) abartma istersen artık şeftali ağacı çıkacak yakında allık çekmecende!!!" dedi ve Peaches'i kalmadı stokta diyerek aldı sepetimden :( "Üff aman ii be!" diyerek aldım ben de POP'u çıktım..

Sonra girdim gittigidiyor'a.. Beğendiğim, izlediğim birkaç satıcı vardı, onları dolandım, bişileri izlemeye aldım.. Ama aklımdayken bu postu yazayım, sonra da bi uyuyayım dedim.. Çıktım..

Velhasıl, ben yeni bir uyarı yapana kadar BU SİTELERE GÜVENEBİLİRSİNİZ!!!

ehehehe :)

sevgiler!

6 Nisan 2010 Salı

Adapazarı Deprem Kültür Müzesi


17 Ağustos 1999.. O uğursuz günü şimdi burda duygularımı aktara aktara anlatmayacağım.. (ki istesem 10 sene gecmesine rağmen burda hüngürt şakırt edebilirim hepinizi :p )

Depremden birkaç sene sonra bu müzeyi oluşturdular.. O'ndan bahsetmek istiyorum birazcık..

Depremden 2 sene sonra yapımına başlanılan bu müze binası, hukuki aksamalar nedeni ile 2004 senesinde ziyarete açılmıştır..


450 m²’lik kullanım alanına sahip olan binaya yıkık duvarlar ve eğik kolonlar ile göçük havası verilmiştir..


Duvarlarda deprem zamanlarına ait fotoğraf ve gazete haberleri sergilenmektedir..




Müzede, depremde yıkılan binaların yapım tekniği ile ilgili inşaat malzemeleri ve sismografın yanısıra, o korkunç geceye ait yer hareketleri de sergilenmektedir.. Bu çizgilerin normal hali, görülenden çoooook çok daha küçüktür.. (blogspot yazısındaki "o" ve "g" harfleri hizasında en ince yeri görünüyor, onun da 1/3 ü kadar) Sarsıntının şiddetini burdan da anlayabiliriz..


Müzenin bir bölümü makinelerle yapay sarsıntı oluşturulacak şekilde dizayn edilmiştir.. Bu sayede depremin etkisi gerçek eşyalarla izlenebilmektedir.. Sanal deprem platformunda 7.4 büyüklüğünde sarsıntının bir benzeri yaşatılır.. Ben, müze açıldığı zaman, platforma ilk çıktığımda baygınlık benzeri bi fenalık geçirmiştim.. İtiraf etmeliyim ki 17 Ağustos gecesi, depremi saniye saniye yaşayanlar için oldukça etkileyici bir alan..

Bu arada müzemiz, dünyadaki 4. Deprem Kültür Müzesi imiş.. Bunu da yeni öğrendim...

Dün cicikkuzenim ile önünden geçerken birden durup "Sen deprem müzesini gezdin mi bakiiimm?!" soruma "hayır" diye cevap alınca kolundan tuttuğum gibi içeri soktum.. Kendisi yaşamadı o depremi.. Şehrin bayaaa bi dışındaydı o sıralar.. Yaşatmak istedim o sarsıntıyı ona (nasıl bir caniysem?!) ama sistem kapalı imiş, çalışmıyordu platform..




Bu kısmı yeni eklemişler.. Son girdiğimde yoktu çünkü.. Hepsinde bir isim yazılı.. Aramızdalar hala..



Unutmayacağız... Unutturmayacağız...


Sevgiler..

5 Nisan 2010 Pazartesi

Ben Ben Ben :)

Sevgili Hedonist Queen'cim beni mimlemiş.. Teşekkür ediyorum burdan ona :)

Sorular varmış benimle ilgili.. Okuyunca tanıyacakmışsınız beni biraz daha..

Hadi bakalım başlayalım o zaman :)

İsminiz:
Özlem

Yaşınız:
22 bitmek üzere, yaşlanıyorum böhüüüü

Mesleğiniz:
Üniversite öğrencisiyim. Endüstri Mühendisliği okuyorum..

Boyunuz:
1.64 cm

Kilonuz:
70

Ayak Numaranız:
38,5

Şaç renginiz:
Kahverengi

Göz renginiz:
Açık kahverengi

En Beğendiğiniz Huyunuz:
İnsanlarla kolay iletişim kurabilirim..

Hiç Sevmediğiniz Huyunuz:
Zaman zaman gelen umursamazlık-umursamamazlık karmaşası.. Hayır umursanacak şey var umursanmayacak şey var, ayırt etsene bunları beyin!!

En Beğendiğiniz Yeriniz:
Kalbimi severim :) kocaman :))

Hiç Beğenmediğiniz Yeriniz:
Klasik cevap : Sağlıklıyım, mutluyum :) ama göbüş ve gıdı olmasa da olurdu :D

Çantanızda mutlaka ne bulunmalı:
Cüzdan(para ve kimlik içeren) ve anahtarlar ordusu

Çantanızda asla bulunmaz:
Sigara

Arabanızın Markası:
Ford Fiesta

Hayalinizdeki Araba:
Beverly Hills'teki arkasında havuz olan araba :D

En Sevdiğiniz Yemek:
"Taze" fasulye ile yapılmış taze fasulye :)

Hiç Sevmediğiniz Yemek:
Beyaz lahana ile yapılmış her tür yemek ve kırmızı et!

En Sevdiğiniz Hayvan:
fanus balıkları :)

En Korktuğunuz Hayvan:
Sürüngen ve böcekler

Kullandığınız Parfüm:
Givenchy Ange ou Démon(vazgeçilmezimmmmm!), Armani She (napiim demode ama seviyorummm!), thierry mugler Alien!!! Burberry Brit, Avon Wish of Love

Kullandığınız Cilt Bakım Ürünleri:
Clinique, Neutrogena

Hergün Mutlaka Yaparsınız:
Su içerim, çikolata yerim (maalesef), birileri veya bir şeyler için dua ederim..

Hergün Yapmayı İhmal Edersiniz:
Spor her bayan gibi :) ve ilaçlarımı düzenli içmek böhüüü

Karanlıktan Korkar mısınız?
Yer ve duruma bağlı.. Yattıgım odaya biraz da olsa ışık sızsın isterim, ama dış mekanda karanlığı hiç sevmem, evet korkarım..

Korkutmayı Sever misiniz?:
Sevmem.. korkutulmayı da hiç sevmem..

Giyim Tarzınız:
Spor, rahat ama şık.. Pasaklı isem anlayın ki günlerdir uykusuz ve yorgunumdur :) bkz: vize/final dönemleri

Asla Giymeyeceğiniz:
Yüksek belli veya arkası kapaklı cepli pantolonlar!

Cep Telefonunuzun Markası:
Nokia E71

Bilgisayarınızın Markası:
Samsung

En Sevdiğiniz Oyuncu:
Bu sorunun cevabı her dönem değişiyor :/

Benzetildiğiniz Oyuncu:
Eskiden Pınar Altuğ'a benzetilirdim şimdi de bikaç kişiden Bengü benzetmesi aldım :S Halbuki alakam yok bence :/

Film Çekilmek İstediğiniz Ünlü:
Matthew McConaughey :)

Tuttuğunuz Takım:
GS güya ama sözde :)

Hangi Dalda Sporcu Olmak İsterdiniz:
Tenis. Severek oynadım ama yarım kaldı :/

En Büyük Hayaliniz:
Okulu bitirmek şu an için :))) ve müstakbel mesleğimi gününbirinde sevebilmek :/

Gerçekleştirdiğiniz Hayal:
Yok öyle bi şey :p

Asla Yapmam Dediğiniz Çılgınlık:
Zarar vereceğine inandıgım her şey!

Yaparım Dediğiniz Çılgınlık:
Zarar vermeyecegine inandığım her şey :)


Ben de bu mimiiii Çatı Katı'na,
BaKuBuNa Çılgınlığı'na ve Moda,Makyaj,Güzellik'e gönderiyorum..

Kolay gelsin :)

4 Nisan 2010 Pazar

Güzeldi.. Ama Bitti...


Yorucu, stresli ama neşeli, eğlenceli, güneşli bir haftasonuydu.. Huzurlu.. Hiç bitmesin istediğim.. Paylaşılan, dondurmalı brownie tadında... Ama ellerimizde birer çatallar, tadına doyamadan, yedik bitti :/

Sevgiler..

3 Nisan 2010 Cumartesi

Bunu Denemelisiniz!!!



Magnum ailesine bu sene katılan Magnum Gold...

Bir gece yarısı bakkal ziyaretimde tesadüfen gördüm kendilerini..
"Aaa, neli ki bu?" falan diyene kadar bi baktım parasını ödemişim bile :p
Ama ne kadar iyi yapmışım : Nefiisss Nefiiisss!



Dışı bildiğiniz, ışıltılı, altın rengi!!! Boya moya ama olsun, sırf bu bile onu sevmem için bir neden hehehe :) İç katman bildigimiz sütlü çikolatadan oluşuyor ve Clasic modali gibi iç baymıyor.. Dondurma kısmından da hafif bir karamel tadı alıyoruz..

Bir an önce Denemelisinizzzz!!!

:)

1 Nisan 2010 Perşembe

Püffff!!! ya da Aaaaaaarrrrrgggghhhhhhh!!!


Evet evet! Günlerdir süren ruh halimi en iyi anlatan söz bu başlık, en iyi anlatan fotoğraf karesi ise budur!..

Beynime aşırı yükleme yapmış olduğumdan mütevellit, şu an her milimetrekaresinden bilgi fışkırmak istercesine bi baskı var kafamda.. Ağrıyor, sızlıyor, anlamadığım hareketler gelişiyor sanırım beyin kıvrımlarımda..



Dün sınavdan çıkınca, binanın (bilenler içi SAÜ D4) arka tarafına geçip kaldırıma oturdum ve 1 saate yakın, iki değişik tür çam ağacı arasından şu manzarayı izledim.. İzledim derken yani ne gördüğümü bilmeden.. Öyle boş boş..



Öyle halsizdim ki, şu dal parçasını kırmak istedim, uzanıp kırmaya üşendim ve ayaklarımla ezip katlettim.. Papatya uzakta kaldığı için ucuz atlattı bu cani haleti ruhiyemi..



1 saat sonunda artık taşın soğuğunu içimde hissetmeye başlayınca kalkıp en yakın banka oturup, bilgisayarı açıp SAÜ'nün gereksiz internete girememe işkencesine maruz kalarak bi yarım saat de bu manzarayı izledim... Sırtıma, o sırada Mediko'da rapor onaylatma peşinde koşturan Yaso'nun montunu koyarak, anlaşıldığı üzere uzun oturdum bankta..

Püff, insanlar geçiyomuş yanımdan neyime..

Eve geldim.. Yok dedim.. Bu böyle olmaz Yaso dedim.. Bişiler yapmak lazım dedim.. O da onayladı beni zaten.. Çok uğraştık, ama yaptık.. İtiraf ediyorum ben şeytanın kız kardeşiyim ve Yaso'da hep bana uyuyor :p Ama ertesi gün (yani bugün) sınav yoktu ne yapayım?! :/



Eğlendik mi??

Sorulur mu?..

Cümle içinde ben varım!.. Sorulur mu?!?